26 Nisan 2024 Cuma
Dernekler Birliği Platformu 23 Sivil Toplum Kuruluşunu Birleştiriyor
SULTANGAZİ İLÇE EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ
AKŞENER NEREYE KOŞUYOR…
İSRAİL – FİLİSTİN ÇATIŞMASI BÖLGEYE SIÇRAR MI? KİMLER MÜDAHİL OLABİLİR
CHP'LİLER ŞÜKÜR NAMAZI KILDILAR MI?
DEMİRCİ ZAHİD USTA CADDESİ NOSTALJİK OLACAK
AKŞENER NEREYE KOŞUYOR…
Mehmet Çatakçı
İYİ Parti 31 Mart seçimlerine sancılı girmişti..
Genel Başkanın aldığı bazı kararlara karşı gelen partililer istifa yolunu seçerek ayrıldılar.
iyi Parti’yi, Meral Akşener’in liderlik serüvenini bir gözden geçirelim.
MHP’den ayrılış, bu arada Ak Parti iktidarının Bahçeli’ye yardımı, İyi Parti’nin kuruluşu, Kılıçdaroğlu’ndan 15 milletvekili yardımı, Akşener’in halkla buluşma gayretleri ve partide yüzde 20’lerin konuşulduğu hızlı yükseliş trendi, 2019 ittifakı ve İstanbul – Ankara başarısı, sonra 14 Mayıs seçimleri için sistem gereği “kaçınılmaz olarak” oluşturulan ittifak, 6’lı Masa, Masa’nın Kılıçdaroğlu’nun adaylığına mahkum hale gelmesi, Masa’nın devrilmesi, Akşener’in duygu patlaması halinde çıkışları, seçimin kaybı, sonra 31 Mart 2024 seçimi için yine Akşener’in geçmiş ittifaka isyanından kaynaklanan “Hür ve müstakil” hamlesi, bu arada 6’lı Masaya CB Yardımcılığı için önerdiği İmamoğlu ve Yavaş’a yönelik yıpratıcı ifadeler, muhalefete muhalefet söylemleri, bu tavrına yönelik parti içi itirazlar, istifalar, istifalar ve istifalar
Sonra 31 Mart ve yüzde 3.7’ye düşme hüsranı…
Akşener’in partiyi olağanüstü kongreye götürme ve aday olmama kararı…
Cumartesi günü o kongre yapılacak…
Yukarda özetle anlattığım süreç Akşener’in liderlik sınavında açıkça kaybettiğinin göstergesi…
Kendisi tarihçidir. Paylaştığım öğütleri kuşkusuz bilir. Bir siyasetname klasiği olan Kutadgu Bilig’i de bilir. Ama bilmek ile hayatın gerilimi içinde bilgiyi kişiliğe yansıtmak aynı şey değildir. Ben “Duygu patlamaları” dedim Akşener’den siyasete yansıyanlara… Bir tarihi dizide Celal Ağa “Öfkeyi doğru kullanmayı” öğütlüyor oğluna, “Yoksa yumruğun kendi yüzünde patlar” diyor. Şeyh Edebali de “Öfke ve nefsin birlikte olup lideri mağlup etme” tehlikesine dikkat çekiyor, “Kılıcı doğru kullanmazsan, gelip ham armut gibi boğazına tıkanır” diyor.
Akşener şu sıra ne düşünüyor bilmem. Çok yıldız insanları toplamıştı etrafına, hepsi dağıldı. Kongrede aday olmayacağını söyledi. Ona, şu sıralar Erdoğan ve Bahçeli sahip çıkıyor. Partinin Meclis’te bir grubu var ve bu, önümüzdeki iktidar projeleri için önemli.
Geri döner mi? Israr edilirse lider olur mu? Bence zor. “İyi bir liderlik sınavı” yok ortada.Yeniden liderlik kendisine ne kazandırır, partiye ne kazandırır?
Peki Parti ne yapacak?
Genel Başkanlık için adaylar var. Başlangıçtaki çıkış iyi bir çıkıştı. Ama şimdi, oy oranı 3.7’ye, kurucu liderliği zaafa düşmüş, farklı yönelişlerin öne çıkma çabası sergilediği bir parti söz konusu… Her durumda zor bir süreç bekliyor İyi Parti’yi
TBMM “DE BİR İLK
Mehmet Çatakçı
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bu yıl TBMM de farklı kutlanacak….
Tübitak, Milli Eğitim bakanlığı ve Gençlik Spor bakanlığından
çeşitli yarışmalarda ve dallarda ödül alan 300 çocuğu TBMM ağırlayacak.
Çocuklara çeşitli ödüller verilecek ,ayrıca bu yıl çocuklardan oluşan müzik korosu da TBMM de konser verecek.
Çocuklar TBMM yi gezecek ve 23 Nisan günü TBMM genel kurul çalışmalarına da katılacaklar.
Bu yıl TBMM de bu güzel ve ihtişamlı gösterileri hazırlayıp öncülük eden Genel Sekreter Talip Uzun”a da teşekkür etmek lazım.
Bu yıl 23 Nisan TBMM de gerçek hakkını vererek kutlanacak.
Atamızın çocuklara hediye ettiği bu bayramın Türkiye Büyük Millet Meclisinde böyle ihtişamlı kutlanacak olması her kesi sevindiriyor.
Önceki yıllarda bu gibi etkinliklere maalesef özel insanların özel çocukları seçilerek getiriliyordu.
Her yerde ve her zaman makbul olan torpil bu yıl işlemedi.
TBMM Genel Sekreterliği bu yıl layık olan en güzel çalışmayı yaptı.
3 kurumdan çeşitli dallarda ödül almış öğrencileri TBMM ye davet etti.
Bu olay gerçekten gurur verici bir olaydır.
Diğer kamu kurum ve kuruluşlarına da bu örnek olmalıdır.
Kısacası yiğidin hakkını yiğide verelim.
Bu konuya sıcak bakıp onay veren TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş”a de teşekkür etmek lazım.
Bu yıl TBMM gerçekten bir ilk yaşayarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kendine yakışırcasına kutlayacak
AK PARTİ İÇİNDE BİR TEMİZLİK YAPAR MI?
Mehmet Çatakçı
31 Mart yerel seçim sonuçları sonucu AK Parti silkelenip kuruluş ilkelerine doğru bir adım atmalıdır.
Seçim sonuçlarını değerlendiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ya hatalarımızı görüp kendimizi düzeltiriz ya da ağır bedeller öderiz. Bir siyasi partinin en büyük düşmanı vatandaşlarla arasına duvarlar örmesidir dedi.
Evet son derece doğru bir tespit. Yaklaşık on yıldır biz de bu hataların düzeltilmesi gerektiğini söylüyoruz, bu yüzden de ihanetle ödüllendiriliyoruz. Dolayısıyla Erdoğanın bu sözlerinin bizzat AK Partide de toplumda da pozitif bir karşılığının olduğundan şüpheliyim. Çünkü AK Parti, Cumhurbaşkanı Erdoğanın da ifade ettiği gibi milletle olan gönül köprülerini yıkalı çok oldu. Ruhunu kaybettiği için artık rant ve saltanat kayığında bir kibir abidesine dönüşmüş durumda.
2002 yılında hukukun üstünlüğü, daha fazla özgürlük ve adil bölüşümün olduğu bir kalkınma vaadiyle yola çıkmıştı.
Peki şimdi o AK Parti ruhundan geriye ne kaldı dersiniz…
Evet hala bir parti tabelası var ama artık ruhu yok. AK Partinin son on yılına baktığımızda gördüğümüz manzara şudur; her şeyi tek elden yönetme hevesiyle çıkılan yolda hukuk alabildiğine siyasallaşmış, adalete güven diplerde sürünüyor ve Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksindeinde antidemokratik ülkeler ligine düşmüş.
Yola çıkarken millete hizmet aşkı ifadesiyle şekillenen ilkeler unutularak devlet mekanizmaları bizden olanlar ve düşmanlar ayrımcılığına teslim olmuştur. Bu anlayış yüzünden ideolojik bir ayrımcılık aygıtına dönüşen mülakat uygulamasıyla devletin kapıları ülkenin başarılı beyinlerine kapatılmış, eş-dost ve akrabalara açık hale getirilmiştir.
Ekonomi bilimiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, aklı iptal eden, dahası dini siyaset pazarına sürerek İslamı yoran bir eda ile Nas var nas… diyerek ekonomi çökertilmiş, yoksulluk dayanılmaz hale gelmiş ve emekliler sadakaya muhtaç duruma düşürülmüştür.
Ekonomik, siyasi ve toplumsal manada memmemleketin ahvali bu durumdayken, 31 Mart seçimlerinde tarihinin en büyük hezimetini yaşayan AK Parti o ilk günlerdeki ruh iklimine döneceğini ve milletle olan gönül bağlarını yeniden kuracağını söylüyor.
İyi güzel de her şey bunca harap olduktan sonra, nasıl bir politika uygulayarak toplumu ikna edecek AK Parti? Eğer son on yılda yaptığı gibi milletle inatlaşan icraatlarına yine kaldığı yerden devam ederek ikna etmeyi düşünüyorsa, bilmeli ki bu sadece boş bir hayal olarak kalacak demektir.
Cumhurbaşkanı, aynı değerlendirmesinde Millet iradesinde hata aramanın yanlış olduğunu da söylemiş. Demek ki bun sonra millet iradesiyle inatlaşma olmayacak öyle mi?
Her kes üzerine düşeni yapmalıdır,millete kulak verilmelidir.
VATAN KAVRAMINI SİYASİLERE ANLATACAK EN GÜZEL ESER,CAVİT ÇAĞLAR’IN YAZMIŞOLDUĞU ‘FIRTINALI YAŞAM ÖYKÜSÜ ESERİDİR.
Evet bu vatanın değerini ve vatan sevgisinin en güzel anlatan Devlet ve İş adamı Cavit Çağlar’ın yazmış olduğu ‘FIRTINALI YAŞAM ÖYKÜSÜadlı eserinde bulabiliriz.
Bütün Siyasilere tavsiyem bu kitabı okumaları olmalıdır.
Bu vatanın ne kadar kutsal ve ulvi olduğunu bu eserde bulabiliriz.
Bu vatanın nasıl düşmandan kurtulduğu ve vatan özlemi çeken yurttaşların özlemi bu kitapda anlatılmaktadır.
Onun için bu vatana ihanet etmemek gerekiyor.
Her kes bu vatanı kutsal bilmeli ve ona göre vatana sahip çıkmalıdır.
Mehmet Çatakçı
Evet hep birilerine günahlarımızı ve hatalarımız yüklemek istiyoruz.
İçeride kimseyi bulmazsak dış güçler diyip işin içinden çıkıyoruz.
Müslüman dünyanın bilimden teknolojiye ve kültürel gelişmelere kadar pek çok alanda, gelişmiş dünyanın gerisinde kaldığı ve aradaki mesafenin giderek açıldığı bir gerçek.
Doğal olarak bu açığın kapatılabilmesi için, Türkiye dahil bütün Müslüman ülkelerin ciddi bir iç muhasebe yaparak eğitimden dış politikaya, ekonomiden hukuka kadar her alanda daha rasyonel hamlelere ve değişime ihtiyaçları olduğu muhakkak.
Ama ne hikmetse Müslüman dünyanın ve özellikle de Türkiye’nin siyasetçileri, düşünce insanları, Müslümanların bilimde, sanatta, hukukta, eğitimde ve özgürlüklerde neden bir gelişme gösteremediğini sorgulamak yerine, hala ‘dış düşman’ kovalamaktan bir türlü kurtulamıyorlar.
Varsayalım ki bugün ‘dış güç’ dediğimiz yapılar, işi gücü bırakmış ve bütün güçleriyle Müslüman ülkelerin önünü kesmek için yoğun bir gayret içindeler. Bir kere adı her neyse o güçlerin hiçbiri bir ülkeyi tek başına başarısızlığa mahkum edemez. Eğer bir ülke başarısızsa, bu başarısızlığın köklerini bizzat yine o ülkenin kendi iç dinamikleri içinde aramak gerekir. Dolayısıyla Türkiye dahil, Müslüman ülkeler öncelikle kendi yapıp ettiklerini sorgulamak durumundadırlar.
Her şey bu kadar açık ve netken, böylesi bir ‘dış güçler’ yazısı yazmanın çok da anlamlı olmadığının farkındayım. Ama Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu çaresizlik halini çok iyi bilmesi gereken bir yazarın, bilim insanının, “Birilerinin Türkiye’nin yoluna her türlü tuzağı döşemiş olduklarını hesaplamak zorunda” şeklinde ifadeler kullanarak, sanki ‘dış güçler’ olmasa ülkede her şeyin güllük-gülistanlık olacağına işaret eden bir yazı yazmasını da görmezden gelemezdim.
Abartılı ‘dış güç’ korkusundan bağımsız olarak baktığımızda, zorlu bir rekabetin olduğu günümüz dünyasında ülkelerin birbirleriyle ekonomik ve politik anlamda zaman zaman acımasız bir mücadele içine girdiği elbette bir gerçek. Ama bu mücadele, soykırımcı İsrail hariç bütün ülkelerin Müslümanları yok etmek üzere bir Haçlı ittifakı kurdukları anlamına da gelmiyor.
Kendi günahlarımızı örtmek için hamasi nutuklar atmayı bir tarafa bırakarak açık yüreklilikle kendimize soralım.
Ekonomide bütün dünyanın uyguladığı rasyonel modelleri terk ederek “faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasıyla memleketi yoksulluğa mahkum etmemizin sorumlusu dış güçler mi?
2/2
Her yaptığımız yanlışı dış güçlere ihale etmek doğru değildir .Bağımsız yargı ve hukuk bir ülkenin can damarıdır.Bu sağlanmaz ise ülkede hiçbir iş doğru gitmez kafamızı hep duvara çarpar suçu da dış güçlere atarız vesselam.
Akıl dışı politikalar yüzünden Merkez Bankası’nın kaynaklarını tükettiğimiz için, emeklilere verecek bir kuruşumuzun bile kalmamasının suçunu da ‘dış güçler’e yüklesek rahatlar mıyız?
Hukukun olmadığı, adaletin tecelli etmediği bir ülkede ekonomik kalkınmanın mümkün olmadığını, insanların kendilerini huzurda ve güvende hissetmeyeceklerini bile bile kendi ellerimizle ‘hukuk devleti’ni yok etmeyi de dış güçler mi istedi dersiniz
Mehmet Çatakçı
Türkiye özellikle 2018den bu yana uygulanan irrasyonel ekonomik politikalar yüzünden, tarihinde görülmemiş bir ekonomik kriz yaşıyor.
O günden bu yana cumhurbaşkanından bakanlara ve AK Partinin en yetkili ağızları sistematik bir şekilde, bir sonraki yılı işaret ederek Ekonomimiz uçuşa geçiyor, Avrupada raflar boş ama Almanya bizi kıskanıyor hikayeleri anlatmaya devam ediyorlar.
Ama ne hikmetse gelişmiş dünyada işler tıkırında giderken, biz her geçen gün istikrarlı bir şekilde fukaralık liginde bir alt basamağa inmeye devam ediyoruz. Alt gelir gruplarının ekonomiden aldıkları pay küçülüyor, emeklilerimize açlık sınırında bile maaş veremiyoruz.
Mehmet Şimşekle rasyonel politikalara dönüş elbette pozitif bir başlangıç ama bu dar koridordan çıkış hiç de kolay olmayacak. Zira bu ülkenin, pastayı büyütmeden sadece popülizmin yalancı baharıyla kitlelere sunulan nimetleri karşılayacak ne bir kaynak var ne de umut…
Hatırlayalım 2023 Mayıs seçimleri öncesinde emeklilerin gönlüne girebilmek için mevcut emeklilerin üzerine, hiçbir plan ve program yapılmadan 2.5 milyon EYTli ilave edilerek emeklilik sistemi altından kalkılması zor bir durumla karşı karşıya bırakılmış oldu. Evet popülizm seçim kazandırdı ama emekliler şimdi en azından açlık sınırında bir maaş bekliyor.
Ancak koma hali yaşayan ekonominin, emeklilerin taleplerini karşılayacak takati de kaynağı da yok. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yine bir seçim arafesinde, Emekli maaşlarına 7 bin TL eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin TL eklemek demek 1,9 trilyon liralık kaynağı buraya aktarmaktır. Çalışalım, üretelim, sermaye biriktirelim, sonra bölüşelim diyerek emeklilere verecek paramızın olmadığını çok net bir şekilde ifade etti.
Kuşkusuz Türkiyenin bugün itibariyle acı reçetelerle bile içinden çıkılamaz bir noktaya gelmesinin sorumlusu bu iktidardır. Aslında fantastik ekonomi politikalarıyla, sadece seçim kazanmaya endeksli popülist uygulamalarla memleketin böyle bir karanlık tünele gireceğini bu ülkede yaşayan herkes biliyordu. Ve tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da biliyordu ama seçim kazanma meselesini asla göz ardı edemezdi.
SAĞLIK BAKANLIĞI VE TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI YETKİLİLERİ UYUYOR MU?
Evet sevgili okurlarım.Koca koca profesör ve ünlü isimler bitkisel olduğunu iddia ettikleri bazı ürünleri bazı hastalıklara iyi geliyor diye bütün sosyal medyada reklamını yaparak satıyorlar.
Avrupa’da ve Türkiye’de tanınmış bir Entokrin uzmanı Prof Dr.İlhan Yetkin ile konuştuk bu komediyi,
İlhan hoca bu tür ilaç yerine satılan hapların bilimsel yönü,verisi kanıtı olmayan karışımlar olduğunu belirtiyor.
Sadece ticari amaçlı yapıldığını söylüyor.Bu ülkenin bilimden uzaklaştıkça böye şeylerin daha da artacağını İlhan hoca söylüyor.
Peki bu bitkisel hap olduğunu belirten,ve hiç bir ispatı olmayan koca koca prefösürlerin reklamını yaptığı bu bitkisel ilaçalara Sağlık Bakanlığı ve Tarım Orman Bakanlığı nasıl izin veriyor anlamak mümkün değil.
Beyler bu halkın sağlığı bu kadar mı ucuz.Nerdesinsiz sosoyal medya da bu ilaçların satışı nasıl yapılıyor.
Eczaneleri kutluyorum. Bu tür hapları veya ilaçları satmıyorlar.Bunlar hep sosyal medyadan internet üzerinden satılıyor.
Yetkilileri göreve davet ediyorumBu halkın sağlığı ile oynatmayın
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.